Yüzyıllar içinde Hz. Muhammed'in Medine'de palmiye kütüklerinden ve kerpiçten inşa ettiği mescit büyüdü. Bugünkü Mescid-i Nebi'nin mermerle döşenmiş galerilerine, görkemli minarelerin ve Hz.Muhammed” in kabrini işaret eden yüksek yeşil kubbenin zarafeti eşlik ediyor. Mescidi ziyaretim sırasında yüzümü kabrin pirinçten yapılmış parmaklıklarına çevirip İslam'ın peygamberine niyaz ettim. İslam'da Hz. Muhammed'e hitaben dua etmek kesinlikle yasak olduğundan, ziyaretçiler Allah'a Hz.Peygamber'in mekânının cennet olması için dua ederler.
Medine'deki İslam Üniversitesi'nde okuyan arkadaşım Davud Abdullah, “İslam inancının tam olarak tadına varmak için Medine'den daha iyi bir yer yoktur” demişti bana. “Bu dar sokaklarda hâlâ Hz. Peygamber'in ayak sesleri yankılanır.”
Bir akşamüstü çarşının ardındaki karmakarışık sokaklarda gezinirken, Davud'un haklılığını kabul etmek zorunda kaldım. Cumbalar başımızın üzerinde neredeyse birbirine değiyordu. Çarşaflı kadınlar soğan ve şalgam dolu sepetlerini zorlukla taşıyarak yanımızdan geçiyor, öğrenciler seccadelerine sardıkları kitaplarıyla evlerine dönüyorlardı. Bir eşek yanlardan taşan yonca yüküyle orayı burayı sıkıştırırken, sokak lambalarını yakmakla görev- li genç bir adam, kor gibi parlayan fenerleriyle oradan geçiyordu. Bu sahneler, Hz. Peygamber döneminden bu yana pek az değişikliğe uğramış. “Es selamünaleyküm!” diye selamladık fenerciyi. “Allah'ın selamı üzerinize olsun.” “Ve aleyküm esselam ve rahmetullah ve berekatü'” liye yanıtladı bizi. “Allah'ın selamı sizin de üzerinize olsun; Allah'ın rahmeti ve bereketi de.”
Yorumlar
Yorum Gönder