Şimdi bile Libya yabancıların rahatça seyahat edebildiği bir ülke sayılmaz; Lider'le görüşmek için yaptığım yolculuk da bu gerçeği kanıtlıyordu. Sonuçsuz kalan askeri havaalanı seferinden daha yeni dönmüştük ki Hüsam bir kez daha ortaya çıktı. “Başka bir uçak var,” dedi soluk soluğa, “çabuk gelin.”
Bu kez aracımızı sivil havaalanına doğru sürdük. Bizi Libya Arap Havayolları'nın modern bir jet yolcu uçağına bindirdiler. İbrahim, Lider'in postalarını içeren kutularıyla burada da karşımıza çıktı. Daha sonra bana, bu uçağın öğleden sonraki Malta uçuşunun iptal edildiği ve bu uçağa binmek üzere havaalanına gelen biletli yolcuların öfkeleriyle baş başa terminalde bırakıldığı söylendi.
Sonunda havalandık ve kıyı boyunca uzanan yeşil tarlalar ve nokta gibi görünen çiftlik evlerinin oluşturduğu bereketli topraklar üzerinden doğuya doğru yükseldik. Güneyde, uzaklarda Afrika'nın içlerine kadar uzanan uçsuz bucaksız Libya çölünün başladığı yeri işaret eden sarı hattı görebiliyordum. Bingazi'nin doğusunda bulunan ve tatlı bir serinliği olan Sirenayka platosundaki sakin Beyda şehrine doğru yol alıyorduk.
O gecenin geç bir saatinde, karanlık ve boş arka sokaklardan Kaddafi” nin geçici konutuna götürüldüm. Burası geniş bir alan üzerine kurulmuş mermer zeminli bir villaydı. Durmadan hemen önce, brandadan yapılmış parlak renkli ve damalı bir gölgelik dikkatimi çekti—Kaddafi'yi abartılı giysileri ve türbanlarıyla konuklarını “çadırında” karşılarken gösteren fotoğraflardan aşina olduğumuz bir görüntü. Çadırı geçtikten sonra malikâneye alındık. Beni, duvarları Kaddafi'nin karısının ve çocuklarının çerçevelenmiş resimleri ile süslenmiş, beyaz kadife sandalyelerle döşeli bir kabul salonuna götürdüler.
Yorumlar
Yorum Gönder