Gün içinde oldukça sessiz olan bu dar Kula sokaklarının sakinlerinin çoğu ya tabakhane de ya da battaniye fabrikalarında çalışır. Bugün artık dericilik, geçim kaynağı olarak geçerliliğini yitiriyor. Ancak Kula battaniyeleri hala tercih ediliyor.
Tarihi MÖ 1. yüzyıla uzanan Kula, Frigya, Lidya, Roma, Bizans ve Selçuklu dönemlerinde de özgün bir yerleşim yeriydi. Selçukluların parçalanmasıyla Germiyanoğullarının topraklarına dahil oldu. Konumu nedeniyle Osmanlı döneminde Kula, önemli bir ticaret ve sanayi merkeziydi Yörenin ticari öneminin artmasıyla, Rumlar için burası uygun bir yerleşim haline geldi. Bölgede Rumların gerek ticari gerekse sanat yaşamının izleri yer yer hissediliyor.
Yer bilimciler bu bölgeyi "Kula Volkanizması" olarak adlandırıyorlar. Daha dün sönmüş izlenimi veren volkan konileri, Türkiye'nin en önemli ve en genç volkanik oluşumları. Divlit Yanardağı, kent merkezine oldukça ya kın. Yanardağın lavlarının, 180 km'ye kadar uzandığı söyleniyor. Gerçekten de, simsiyah lavlar boyunca, kilometrelerce yolculuk etmek mümkün. Hatta Kula Belediyesi'nin turizmi canlandırmak amacıyla yaptığı planlar içinde, bu lavlar üzerinde bir yürüyüş bandı açmak da var. Yörenin bu çarpıcı özelliği eski çağlardan beri ilgi çekmiş. Özellikle 2 000 yıl önce· buradan geçen Amasyalı tarihçi Strabon, burayı Yunanca "yanık yöre" anlamına gelen, "Katakekaumene" olarak adlandırmış. Strabon, burada hiç ağaç olmadığını, toprağın yüzünün küllerle kaplı olduğunu, dağlık ve kayalık olan bu bölgenin sanki yangından ye ni çıkmış gibi siyah olduğunu, ancak bağlarından çok kaliteli bir şarap elde edildiğini yazar. Volkanik bölge, 600-700 metre yükseklikte bir yayla üzerinde uzanıyor. Bu alanda 68'den fazla volkan konisi var. Volkanik hareketlenmeler üç evrede meydana gelmiş. Burgaz Volkanikleri 1,1 milyon yıl, Elekçitepe Volkanikleri 200-300 bin yıl, üçüncü ve en yeni olan Divlittepe Volkanikleri ise 12 000 yıl önce faaliyet göstermiş. Özellikle Divlittepe Volkanikleri'ndeki volkan konileri, kraterler ve lav akıntıları, gerçekten de dün olmuş gibi. Vadi içinde akarak kilometrelerce yol alan lav akıntıları, bu hissi veren en belirgin özellik. Simsiyah, sert ve sivri oluşumların üzerinde bitki örtüsü görmek mümkün değil. 60 km2 alana yayılan kraterlerden püskürmüş lavlar ve cüruflar, oldukça dağınık ve karmaşık. Bu nedenle üzerinde yürümek çok güç. Divlittepe'nin diğerlerinden farkı, koyu siyah renkli, bazaltlarının son derece akıcı olması. Bu akıcı lığı nedeniyle, adeta lav şelaleler oluşturmuş, vadileri aşmış ve hatta aktığı vadilerin girintilerini doldurmuş. Lav akıntıları içinde biriken gazlar, zaman zaman yüzeyde kabartılara ne den olmuş, gazlarını kaybederek, katılaşıp kabuklaşan bazı lavların altında lav tünelleri oluş muş. Binlerce yıl önce ilkel insanlar, bunlardan oluşan doğal kalelerde yaşamışlar. Günümüz de bu yaşama ait izlere rastlanıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder