Ana içeriğe atla

BİR EGE HATIRASI



EGE'DEN BİR İMBAT ESER, İKİMİZE DE YETER



Tekne, Midilli'den hızla uzaklaşıyordu. Mihalis'i açık denizde tanıdım; "Ayvalık giden otobüs saat kaçta, lütfen?" Ağır işlerde çalıştığı­nı belli eden nasırlaşmış, iri parmaklarının arasında küçük bir sözlük. Dil öğrenmenin zor yollarından defalarca geçmiştim. Sandal­ yemi yanına çektim.

- Öyle değil, Ayvalık otobüsü saat kaçta? de­dim.

- Please?

- Lütfen

- Lut fen

- it is not lütfen but lütfen.

Yarım saat, sigara kutusuna notlar aldı. Türkçe fiillerin çekimlerini tekrarladı. Bildiği Türkçe de­yimleri gururla bana sıraladı.

- Eden bulur... Duman dumana gider... Daha tanışmamıştık.

- Ben Mihalis, herkes bana Mike der. Bütün dünyada çalıştım. Türk insanları kadar sevdi­ğim hiçbir millete rastlamadım. Ayvalık'ta taksi­ci arkadaşım Hasan'a gidiyorum.

Mike, adanın kuzeyinde Kaloni'de taksi şoförü. Yılın 300 günü yüzüyor ve topladığı kabuklar­dan dostlarına hediye etmek için ayna yapıyor . Bir gün Türkiye'de bir ev almak istiyor. Çekti­ğim fotoğraflarını ona göndermem için adresi­ni verdi; Mike, Arisvi Kaloni, Mytilini.

- Numara yok, sokak ismi yok, soyadımı da boş­ver, beni bulurlar.

Midilli'den gelen feribottan, Rumlarla beraber inip, gümrükte Türk dostlarıyla kucaklaşmalarına tanık olmak bir şanstır . Midilli'den Ayvalık'a vardığımda, mübadeleyle ilgili okuduğum ve duyduğum birçok şeyin daha farkına vardım. Herhalde yaşamadıkça anlayamıyorum. Yol sorduğunuz ilk taksi şoförü açık tenli, masmavi gözlü ise, alışveriş yaptığınız balıkçı şiveli konuşuyorsa, "Nerelisiniz?" sorusuna, "Aile Gi­rit'ten, ben burada doğmuşum" cevabını alı­ yorsanız, işte o zaman olayın insanı boyutunu anlamaya başlarsınız. Ayvalık'ı, Rum evleri ve kiliseleriyle dolu arka sokaklarında dolaşıncaya, Cunda'nın sokak çeşmesindeki Rum kadın turist, bozuk bir Türkçe'yle, "Buradan su içilir?" diye soruncaya kadar anlamamışım belli ki.

Taş Kahve'ye baktım, Cunda'nın en güzel binası. Renkli camlar azalmış, plastik sandalyeler çoğalmış . Yine de özel. Simit ve kaşar peyniri aldım, kahveye gittim. Çay ocağında Hüsnü Bey vardı. Konuşmak istedim, "Ne konuşucağız, dokuz yaşımdan beri buradayım zaten" dedi. İçeri gelenlerle kırk yıllık dost gibi Rumca selamlaştığını duydum. Ben dışarıda otururken, tek kelime etmeden, önüme bir bardak çay bırakıp hızla kayboldu. Yan masadaki Balıkçı Ha­san'la burada tanıştım. Ailesi Girit'ten gelmiş. Evde hala Rumca konuşuluyor. Anlattığına gö­re, Girit'ten Yunanlılar, ailelerinin evlerini aramaya geliyorlar . Sokağı arıyorlar, evi buluyor­lar, kapıyı çalıyorlar. Ev sahibi onları hemen bu­yur ediyor. Beraber yemek yiyorlar, çay içiyorlar, balığa çıkıyorlar, Ayvalık' a alışverişe gidiyor­lar. Bir dostluğun başlangıcı...

Sadece Rumlar değil bu özlemi çeken. Cun­da'nın bir arka sokağında, pırıl pırıl bir pansiyona rastladım. Şarışın güzel bir kız avluda kah­valtı servisi yapıyordu . Adı ismet. Tıpkı bu pansiyonun gerçek sahibi babaannesi İsmet Altay gibi. İsmet Hanım, 16 yaşında Girit't en gelmiş ve 94 yaşına kadar Cunda'da yaşamış. Hep Girit'e dönüp dostlarını, evini, okulunu görmenin hayalini kurarmış . Ve ölmeden bir yıl önce, bu hayalini gerçekleştirmiş. Evini, okulunu görmüş ama dostlarından kimseyi bulamamış.

Gittiğim birçok yerde mübadelenin izlerini gör­düm. Ama hiçbiri Cunda' daki kadar belirgin değildi. Cunda'da hala balıkçılar aralarında Rumca konuşuyorlar ve Rumlarla olan dostl uk­ ları hiç kopmamışçasına sürüyor . Cunda'ya ya da Ayvalık'a gelen Rumlar kendilerini gerçek anlamda "evler inde" hissediyorlar. Çünkü onlar anne ve babalarından, Türkiye'deki hayatlarını, iyi komşuluk ilişkilerini, paylaştıkları müziği ve pişirdikleri güzel yemekleri defalarca dinlediler. Ve merak etti ler, böylesine özlenecek bir hayat var mıydı burada?

Ege Denizi'n deki yolculuğum sadece 80 daki­ka sürmüştü. Teknede, Ayvalık'tan çantalar dolusu alışveriş yapmış Yunanlı kadınlar, Avustralya'da yaşayan ve doğdukları yer Mi­dilli'yi görmeye giden iki kız kardeş, tığ işi yapan Yunanlı bir kadın ve yerli-yabancı birçok turist vardı. Teknenin en şenlikli yeri kaptan köşküydü. Kahkahalar, dostlukla kucaklaşmalar, şakalaşmalar ...

- Valla, dostluk, barış derken karıdan ayırırsın beni...

Teknenin kaptanı, aynı zamanda Ayvalık Midil­ li arası yolcu taşıyan, köklü şirket Jale Tur'un sahibi Fatih Jale içte nlikle sarılıyor yanındaki Yunanlı genç kıza. Jale, yılın 270 günü Yunan sularında. Oğlu da kaptan ve bundan gurur duyduğu belli.

Türk-Yunan dostluğuyla ilgili bir sempozyum için Amerika'dan gelen Sofia'yla tanışıyorum. "Adayı seveceksin, halk da seni sevecek, çünkü sen Türk'sün . Beni sevmezler, çünkü ben Ame­rika'da yaşamayı tercih etmiş bir Yunanlıyım." Haritamı Sofia' nın kucağına açıyorum. En sev­diği rotayı bana çiziyor.Midilli'ye 3 mil kala, Türk bayrağının yanına, Yunan bayrağı çekiliyor...

- Bak, yakaladın mı bu fotoğrafı?

- Bir daha lütfen!

Yolcuların kahkahaları arasında sahne tekrarla­nıyor. Sulara sınır yakışmaz sanmıştım, sular akıcı ve özgürdür... Neyse, artık komşudayız. Türkiye'yi çok seven, Atina'da yaşayan bir arka­daşım, "Birlikte yaşayabileceğimiz tek ulus ama bazı nedenlerle de birlikte yaşayamadığımız da tek ulus" demişti Türkler için.

Nasıl dost olmayalım? Birbirimize öyle benziyo­ruz ki, ortak yönlerimiz öyle çok ki. Yemekleri­miz, mezelerimiz, içkimiz, kahvemiz, müziği­miz, yaşam tarzımız... Sıcakkanlıyız, dostluğa, komşuluğa önem veririz, evlerimizin önündeki basamaklarda oturur, gelip geçenle sohbet ederiz. Ayvalık'ta perşembe pazarından döner­ken iki kadının kapı önünde konuşmasına şahit oldum. Pazara gidemeyen yaşlı kadın genç kadına soruyordu;

- Kabak alabildin mi?

- Maalesef kalmamış.

- Tabi ucuz olsun diye, bu kadar geç gidersen, kalmaz.


Ayvalık ve Cunda'nın her yerinde zeytin ağaç­ları var. Söz dönüp dolaşıp zeytine geliyor. Her­kes zeytin den efsanevi bir meyve gibi bahsedi­yor. Zeytin ağacı, doğadaki en yaşlı ağaçlardan biri. 4 000 bin yıllık ağaçlar bile varmış. Zeytin ağacı ekildikten yaklaşık yedi sene sonra mey­ve veriyor. Bu yörenin zeytin ağaçları bana yıl­lar önce gördüğüm, baş rolünü Anthony Qu­inn'in oynadığı "Zorba" filmindeki bir sahneyi hatırlattı. Yunanlı Zorba bir köyden geçerken ihtiyar bir adamın, zeytin ağacı diktiğini görür. İhtiyara, "Bu ağacın meyvesini görecek kadar yaşayacağını mı zannediyorsun?" diye sorar. İhtiyar, "Ben hiç ölmeyecekmişim gibi yaşarım" diye cevap verir. Zorba devam eder, "Çok garip, bense yarın ölecekmişim gibi..." Kiraladığım arabayla, zeytin ağaçlarının arasın­dan geçip giderek Petra'ya vardım. Gün batı­yordu . Tıpkı Türkiye'deki bir kahvede olduğu gibi, Cantina Bar'da, yerliler heyecan ve şamatayla tavla oynuyorlardı. Tanıştığım bir İngiliz, onunla tavla oynamak isteyip istemediğimi sor­du. İçeri gidip "tavla" dedim, anlamadılar, bir­ kaç deneme daha, olmadı, aklıma kurtarıcı i eki geldi; "cacik-i, horyatik-i, souvlak -i, imam ba­yild-i", ağzımdan, "Tavl-i!" çıktı. Herkes bize bı­yık altından gülüyor, pulları bile düzgün dize­meyeceğimizi sanıyordu. Oyun boyunca yan gözle bizi izlediler. Tavlada bir İngiliz'e yenil­mek ağırıma gitmişti ama yine de tavlayı nere­den öğrendiğini sormadan edemedim, "Bağ­dat'ta tanıştığım Yunanlı kameraman öğretti. Savaşta uzun geceler boyunca oynadık." dedi. Molivos'un yollarında giderken, Yunanlı bir ka­dının telaşla bana dur işareti yaptığını gördüm. Arabanın neredeyse önüne atladığı için zaten başka bir seçeneğim yoktu . Kapıyı açtığı gibi ön koltuktaki fotoğraf makinesinin üzerine oturdu. Elinde çiçekler vardı. Konuştu ama an­lamadım. Ama o kendinden emindi. O Rumca ben Türkçe konuşmamız devam etti . Aniden, "Stop" dedi, iki eliyle yanaklarımı sıktı ve yana­ ğıma kocaman bir öpücük kondurdu. Çiçekleri üzerine oturduğu fotoğraf makinesinin yanına bırakıp gitti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çinlilerin Spor Geleneği

Hükümet bunun yanısıra radyoda müzikle birlikte yayınlnan çocuklar için yedi grup egzersiz ve gençler için beş grup egzersiz hazırlamıştır. Her düzeydeki okullarda tam gün çalışan beden eğitimi öğretmenleri, spor tesisleri ve kurulmuş takımlar bulunmaktadır. Her yıl ilkbahar ve sonbahar spor karşılaşmaları ve dört yılda bir de Ulusal Lise Oyunları ve Ulusal üniversite Oyunları düzenlenmektedir. ümit vaadeden öğrenci-adaylar, standart, uzmanlaşmış eğitim için okul saatleri dışında spor okullarına gönderilmektedir. 1995 sonunda bu tür çocuk spor okullarının sayısı 2,926'ya ulaşmıştı ve bunlarda 329,000 çocuk eğitim görüyordu. Bazı büyük ve orta büyüklükteki kentlerde, okul saatleri sonrası eğitim veren büyük spor okulları yanı sıra bu okullardan seçilen öğrencilerin kabul edildiği spor okulları bulunmaktadır. Bu okullardaki öğrenciler, günün yarısını normal okullarında, diğer yarısını da iki veya üç yıl süreyle eğitim için harcamaktadırlar. Bunların en iyileri, daha iyi koşullarda ...

Amerikan Samoası Rehberi

Amerikan Samoası Konumu Ana ada Tutuila ile yedi ada ve atollerden oluşan bir gruptur. Amerikan Samoası Amerika Birleşik Devletleri'nin yabancı bir ülkesidir. Ada bölgesi Samoa, Tonga, Cook Adaları (Yeni Zelanda), Niue (Yeni Zelanda) ve Tokelau (Yeni Zelanda) ile deniz sınırlarını paylaşıyor. Ekvatorun güneyindeki ABD'nin tek bölgesi. Takımadalar Samoa adasının doğusunda, Hawaii'nin (Batı Samoa) yaklaşık 4.200 km (2.600 mi) güneybatısında ve Fiji'nin 1.200 km kuzeydoğusunda yer almaktadır. 199 km²'lik bir alana sahip Amerikan Samoası, Malta'nın yaklaşık dörtte üçü veya Washington, DC'den biraz daha büyüktür. Amerikan Samoası nüfusu 50.000'dir (2019'da), [1] başkent Tutuila adasında Pago Pago'dur. Konuşulan diller Samoaca% 89 (Hawaii ve diğer Polinezya dilleriyle yakından ilişkilidir), İngilizce% 4 ve Tongaca'dır. Amerikan Samoası Hakkında Amerikan Samoası, Güney Pasifik'te küçük bir ada grubudur. Tutuila, Ta'u, Of...

Çin Konumu ve Yüzölçümü

Konumu ve Yüzölçümü Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Yarım- kürede Doğu Asya'da Pasifik Okyanusunun kıyısında yeralmaktadır. Çok geniş topraklarında zengin doğal kaynaklara sahiptir. Çin'in yüzölçümü yaklaşık olarak 9.6 milyon kilometre kare veya dünyanın yüzölçümünün yüzde 6.4'üdür. Sadece Rusya ve Kanada, Çin'den daha büyük yüzölçümüne sahiptir. Çin topraklarının kuzeyden güneye uzunluğu yaklaşık 5,500 kilometredir ve Mohe kasabasının kuzeyindeki Heilong Nehri'nin merkezinden (Enlem 539 30'K) Nansha Adalarının en güney ucundaki Zengmu Resifine (enlem 49K) kadar uzanmaktadır. Kuzeydeki Heilongjiang bölgesi hala karla kaplı iken Güney Çin Denizi'ndeki adalar, yazın tropik sıcağı altında kavrulmak- tadır. Çin topraklarının batıdan doğula uzunluğu, Pamir Dağlarından (boylam 73 40'E) Heilong ve Wusuli nehirlerinin kesişme noktasına (boylam 135905'E) kadar yaklaşık 5,200 kilometredir. Pamir Dağlarında gece hüküm sürerken Wusuli Nehri üzerinde gü...
2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13